Şarkılar Ada'yı söyler
9 Haziran'da Ada Müzik'in 25. yılı şerefine birçok müzisyen Açıkhava'da '25 Yılın Şarkıları'nı söyleyecek.
NAİM DİLMENER - naimdilmener@gmail.com
Ada Müzik 25. yılını kutlama hazırlıkları içinde. 9
Haziran’da, Harbiye Açıkhava’da gerçekleşecek konserde, çok sayıda kayda değer
isim yer alacak. ‘Ada’yı Çeyrek Geçe’ olarak adlandırılmış bu gecede; Birsen
Tezer, Bulutsuzluk Özlemi, Bülent Ortaçgil, Grup Gündoğarken, Gürol Ağırbaş,
Hüsnü Arkan, Jehan Barbur, Mavi Işıklar, Mor ve Ötesi, Replikas, Yeni Türkü,
Zuhal Olcay gibi çok sayıda mühim ve ayrıksı isim sahnede olacak. “Ayrıksı” da
lafın gelişi değil. Bu sözcük 25. yılı kutlanacak Ada’yı en iyi tarif
edebilecek sözcük.
Daha ilk gününden itibaren farklı hatta kimselere benzemez
bir firma, bir yapım şirketi olacağının sinyallerini veren Ada’nın kuruluş
sebebi de herkes gibi değildi. Şu an MÜYAP’ın başında bulunan Bülent Forta ve
kendisi gibi müziğin hasına gönül vermiş yakın arkadaşları tarafından, asıl ve
tek amaçları para kazanmak olan, her teklif ya da projeye mecburen bu gözle
bakan firmaların şans vermediği türlere, isimlere, albümlere şans tanımak ve
onları, tıpkı kendileri gibi “müziğin hasını” bekleyen kitlelere ulaştırmak
amacıyla kuruldu. Ekonomik krizler kimi zaman inişlere ya da yerinde saymalara
sebep olduysa bile, 25 yıl boyu bu ilkelerinden ne vazgeçtiler ne de ödün
verdiler.
Plakçılar Çarşısı’nda bir “darbımesel” haline dahi geldiler.
Biraz sıradışı, biraz farklı bir albüm ya da projeyle karşılaşan diğer
firmaların ilk sarf ettikleri cümle şu olmaya başlamıştı: “Bu tam Ada’nın
yayınlayacağı bir albüm!”
Bu toprakların bütün insanları
Öyleydi de hakikaten. Bir albümü yayınlayıp yayınlamamaya
karar verecekleri zaman, “Satar mı satmaz mı, para kazandırır mı kazandırmaz
mı?” benzeri “ekonomik” tasaları hiç olmuyordu. Tam da bakılması gereken yerden
bakıyorlardı mevzuya: “Bu albüm yayınlanmaya değer mi, değmez mi?” Hiç
şüphesiz, “değer” ile ilgili düşünür ve karar verirken, “müzik” birinci
kıstaslarıydı. Ama yalnızca bu değildi. Şu ya da bu biçimde şans verilmemiş
genç bir rock grubu (Mor Ve Ötesi mesela, ilk albümleri dahil, çoğu albümlerini
Ada yayınladı), günün hakim çizgisine uymadığı için satmayacağı belli bir şair
yaratıcı (Bülent Ortaçgil mesela, Ortaçgil’in 7’den 70’e herkesin kalbine
yerleşmesinde, bu firmanın Ortaçgil’e yürekten inanmasının katkısı büyüktür) ya
da politik tavrını şarkıların orta yerine yerleştirdiği için piyasanın geneli
tarafından riskli, hatta kızıl bulunmuş bir grup (Bulutsuzluk Özlemi mesela,
Nejat Yavaşoğulları’nın her birimizin birer kızıl bayrak kapmasına sebep olan o
başkaldırı şaheserleri, Ada olmasa biraz zor ulaşırdı bize) ve benzerlerine
“yaşam hakkı” veriyordu.
Her şeyi de, hemen herkesten önce, daha kimselerin aklına
gelmemişken ya da akıllara gelmiş ama inandırıcı ve makul kabul edilmemişken
yapıveriyordu. ‘Eski 45’likler’ serisi mesela. Buna başlamaya karar
verdiklerinde, ortada “nostaljinin N’si” dahi yoktu. Henüz herkes, “vur
patlasın çal oynasın” durumunda ve “günün popu”nun peşindeydi o yıllarda. Bu
dizinin ilk albümü olan Ayten Alpman 2000’de yayınlandı ama dizinin yapım
kararı 1998’de alındı ve çalışmalar da aynı yıl başladı. Bu diziye karar
verilen toplantıların birinde, dizinin danışmanı olan bu satırların yazarı
dahi, “Emin misiniz, henüz ortada eski şarkılara yönelik bir talep dalgası
görünmüyor” demiş olmasına rağmen diziye başlama kararı alınmış ve işe
girişilmişti. Ayten Alpman, Hümeyra, Mavi Işıklar ve diğerleri... Bulunduğumuz
noktadan şu çok net görülebiliyor artık: Bülent Forta ve firması, herkes ama
herkesten önde koştu.
Ve bütün dilleri
Politik nedenlerle ağır bir ayrımcılığa uğrayanların da
soluk alıp verebildiği bir yer oldu Ada. Her dile, her renge açıktı. İnternet
sitelerinde de (www.adamusic.com.tr) belirtildiği gibi Kürtçe, Çerkezce,
Hemşince, Rumca albümler yayınladılar. Doğru insanların inşa ettiği bir çatının
altında doğru tavırlar alınıyor, pozitif ayrımcılık yapmaktan hiç imtina
edilmiyordu. O güne kadar engellenmiş olana, baskı altında tutulana,
görüldüğünde bin metre kaçılana bütün kapılarını ve gönlünü açıyordu bu firma:
“Gelin, ne olursanız olun, gelin”. Tek başına ‘Anlat’ albümü bile, Ada’nın bu
konudaki tavrını dosta düşmana göstermeye yeterlidir. Prodüktörlüğünü Ali
Nafile’nin, miks ve mastering’ini ise, müzik piyasasındaki herkes tarafından
bir efsane olarak kabul edilen İhsan Apça’nın yaptığı bu albümde, bu
topraklarda boy vermiş her “dil” kendine yer buldu, türküsünü söyledi.
9 Haziran’da Açıkhava’da ‘25 Yılın Şarkıları’ söylenecek.
Bülent Forta ve ekibi “para üzerine” kurulu bir işi, “kalp üzerine” taşımayı
başardı. Gerçekten hayal ötesi. O gece kaç olacağız sayıl(a)mayacağız, çok
olacağız. Kutlu olsun.
RADİKAL
RADİKAL
Yorumlar
Yorum Gönder